TAZMİNAT DAVASI
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2013/4-1248
K. 2014/1
T. 15.01.2014
* DEVLET ALEYHİNE AÇILAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI (Ağır Ceza Mahkemesi Dosyasında Sanık ya da Şüpheli Olarak Yer Almadığı Halde İddianame ve Kararda Adının Yasa Dışı Örgüt Üyesi Olarak Geçtiğinden Bahisle - Davacı Yönünden Ceza Kararının Kesinleşme Şartı Aranmayacağı)
* AĞIR CEZA MAHKEMESİ DOSYASINDA ADININ GEÇTİĞİNDEN BAHİSLE TAZMİNAT TALEBİ (2802 S.K. Md.93/A Davanın Tarafları İçin Düzenlendiği - Davacı Mağdur Müdahil Sanık Şüpheli Olmadığı ve Tanık Gibi Bir Sıfatla Dinlenmediği/Kararın Kesinleşme Şartının Davacı İçin Aranamayacağı)
* YARGISAL FAALİYETTEN DOLAYI AÇILACAK DAVA (2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda Bu Dava İçin Şartlar Öngörüldüğü/Şartlardan Birinin Tazminata Konu Davanın Kesinleşmesi Olduğu - Ceza Davasında Taraf Olmayan Davacı İçin Kesinleşme Şartı Aranmayacağı)
* TAZMİNATA KONU DAVANIN KESİNLEŞME ŞARTI (2802 S.K. Md.93/A Hükmünün Davanın Tarafları İçin Düzenlendiği - Davacı Mağdur Müdahil Sanık Şüpheli Olmadığı ve Tanık Gibi Bir Sıfatla Dinlenmediği/Kararın Kesinleşme Şartının Davacı İçin Aranamayacağı)
* CUMHURİYET SAVCISI VE HAKİMİN İŞLEMİ NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ (2802 S.K. Md.93/A Hükmünün Davanın Tarafları İçin Düzenlendiği - Davacı Mağdur Müdahil Sanık Şüpheli Olmadığı ve Tanık Gibi Bir Sıfatla Dinlenmediği/Davacı İçin Kesinleşme Şartı Aranmadığı)
* MANEVİ TAZMİNAT DAVASI (2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda Yargısal Faaliyetten Dolayı Açılacak Davalar İçin Belli Şartlar Öngörüldüğü/Birinin Tazminata Konu Davanın Kesinleşmesi Şartı Olduğu - Ceza Davasında Taraf Olmayan Davacı İçin Kesinleşme Şartı Aranmayacağı)
2802/m.93/A
6100/m.46
1086/m.573
ÖZET : Davacı, Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında sanık ya da şüpheli olarak yer almadığı halde gerek iddianame gerekse de kararda adının yasa dışı örgüt üyesi olarak geçtiğini, iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet Savcısı ile duruşma tutanaklarında yer alan Cumhuriyet Savcıları ve Hâkimlerin bu işlemleriyle kişilik haklarına saldırıda bulunduklarını, aynı zamanda görevlerini kötüye kullandıklarını ileri sürerek, Devlet aleyhine açtığı davada manevi tazminat talebinde bulunmuştur. 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda yargısal faaliyetten dolayı açılacak davalar için ise belli şartlar öngörülmüştür. Bu şartlardan birisi de tazminata konu davanın kesinleşmesi şartıdır. 2802 Sayılı Kanun’un 93/A maddesindeki dava şartının gerçekleşmediğinden bahisle davanın usulden reddine karar verilmişse de 93/A maddesi davanın tarafları için düzenlenmiş bir hükümdür. Davacı, dosyasında mağdur, müdahil, sanık ya da şüpheli olarak yer almadığı gibi başka şekilde tanık gibi bir sıfatla da dinlenmemiştir. Davacı yönünden kararın kesinleşme şartı aranmamalıdır. Ceza davasında taraf olmayan davacı yönünden dava şartının oluşmuş bulunduğu nazara alınarak, esasın incelenmesi gerekirken, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“DAVA: Dava dilekçesinde, davacının yasadışı örgüt üyesi olduğu iddiası ile 1996 yılında gözaltına alındığı ve 05/06/1996 tarihinde tutuklandığı; Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından hakkında beraat kararı verildiği ve kesinleştiği; halen hukuk doktorası yaptığı; bir arkadaşının haber vermesi üzerine, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2005/91 esas sayılı (bozmadan sonra 2009/275 esas sayılı) dava dosyasında düzenlenen iddianame ile duruşma tutanaklarında: "Terör örgütü üyesi Hakan Mertcan" olarak adının geçtiği; iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet Savcısı ile duruşma tutanaklarında yer alan Cumhuriyet Savcısı ve hakimlerin bu işlemleriyle kişilik haklarına saldırıda bulundukları ve görevlerini kötüye kullandıkları ileri sürülerek;20.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi ve dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi talep olunmuştur.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, ceza mahkemesi kararının henüz kesinleşmediği ve davanın dinlenilemeyeceği; esası bakımından da, sorumluluk koşullarının oluşmadığı savunulmuştur.
GEREKÇE : Dava, hâkimin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa'nın 12. maddesi ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'na 93/A maddesi eklenmiştir. Maddedeki düzenlemeye göre:
Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:
a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.
Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;
a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,
b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hakim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkumiyeti halinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Dava konusu, ceza soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan işlemlere ilişkin olup; Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2009/275-2012/159 sayılı dosyasının, halen temyiz incelemesinde bulunduğu ve derdest olduğu anlaşılmaktadır.
6110 sayılı Yasa ile değişik 2802 sayılı Yasa'nın 93/A maddesi uyarınca; ancak, asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabilir. Şu durumda, davacının istemi dinlenilebilir bulunmamakta olup; dava şartı oluşmadığı nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Dava şartı yokluğundan dava dilekçesinin reddine,
2-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 24,30.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 297,00.-TL'den düşümü ile kalan 272,70-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 2.640,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,”
Dair oybirliği ile verilen 22.01.2012 gün ve 2012/7-2013/4 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili 6100 sayılı HMK’nun 46. maddesine dayanarak devlet aleyhine tazminat davası açmıştır. Davanın niteliği gereği temyiz incelemesinin duruşmasız olarak yapılmasına oy çokluğu ile karar verildikten sonra evrak üzerinde temyiz nedenlerinin görüşülmesine geçilmiştir.
Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/275 E.-2012/159 K. sayılı dosyasında sanık ya da şüpheli olarak yer almadığı halde gerek iddianame gerekse de kararda adının yasa dışı örgüt üyesi olarak geçtiğini, iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet Savcısı ile duruşma tutanaklarında yer alan Cumhuriyet Savcıları ve Hâkimlerin bu işlemleriyle kişilik haklarına saldırıda bulunduklarını, aynı zamanda görevlerini kötüye kullandıklarını ileri sürerek, Devlet aleyhine açtığı davada manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Hâkimin yargısal faaliyeti nedeniyle devlet aleyhine dava açılmasının sebepleri 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde gösterilmiştir. Düzenlemeye göre;
i. Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
ii. Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
iii. Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması,
iv. Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması,
v. Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması,
vi. Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması,
hallerinden birisinin bulunması durumunda, hakimin yargısal faaliyeti nedeniyle Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmektedir.
Benzer hükümler 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda da yer almıştı(m. 573).
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda yargısal faaliyetten dolayı açılacak davalar için ise belli şartlar öngörülmüştür. Bu şartlardan birisi de tazminata konu davanın kesinleşmesi şartıdır. Gerçekten, 6110 Sayılı Kanun ile 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A maddesi uyarınca, hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle, Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan; kamu davası sonucunda verilen hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Eldeki olayda, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında davacının adının terör örgütü üyesi olarak geçmesinin tazminat davasına konu edilmesi ve anılan davanın derdest olması nedeniyle, sözü geçen 2802 Sayılı Kanun’un 93/A maddesindeki dava şartının gerçekleşmediğinden bahisle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, madde metninden de anlaşılacağı üzere 93/A maddesi davanın tarafları için düzenlenmiş bir hükümdür. Davacı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/275 esas sayılı dosyasında mağdur, müdahil ; sanık ya da şüpheli olarak yer almadığı gibi başka şekilde tanık gibi bir sıfatla da dinlenmemiştir. Bu nedenle davacı yönünden kararın kesinleşme şartı aranmamalıdır.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; Dava konusunu oluşturan işlemlere ilişkin Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2009/275-2012/159 sayılı dosyasının, halen temyiz incelemesinde bulunduğu ve derdest olduğu ancak, söz konusu dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabileceği, bu nedenle Mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından hükmün onanması gerektiği savunulmuş ise de 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesi düzenlemesi karşısında bu düşünce Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Açıklanan bu nedenlerle, ceza davasında taraf olmayan davacı yönünden dava şartının oluşmuş bulunduğu nazara alınarak, işin esasının incelenmesi gerekirken, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın; yukarıda açıklanan nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 maddesi ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.