YOKSULLUK NAFAKASI
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2012/3-1626
K. 2013/813
T. 12.6.2013
• YOKSULLUK NAFAKASI İSTEMİ ( Feragat Şarta Bağlı Yapılamayacağından ve Davacı Beyanında Nafaka Hakkını Saklı Tuttuğundan Kadının Beyanının Yoksulluk Nafakasından Feragat Olarak Nitelendirilemeyeceği )
• FERAGATİN ŞARTA BAĞLANAMAYACAĞI ( Yoksulluk Nafakası İstemi - Davacı Beyanında Nafaka Hakkını Saklı Tuttuğundan Kadının Beyanının Yoksulluk Nafakasından Feragat Olarak Nitelendirilemeyeceği )
• DAVACININ DURUŞMADAKİ BEYANI ( Yoksulluk Nafakası İstemi - Davacı Kadının Boşanma Davasında Yoksulluk Nafakası İsteminin Olmadığı Yönündeki Direnmenin Yerinde Olmadığı )
• BEYANDA NAFAKA HAKKININ SAKLI TUTULMASI ( Yoksulluk Nafakası İstemi - Davacı Kadının Boşanma Davasında Yoksulluk Nafakası İsteminin Olmadığı Yönündeki Direnmenin Yerinde Olmadığı )
1086/m.91
6100/m.307,309,311
ÖZET : Dava, yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Davacı kadın, boşanma dosyanın duruşmasında; “… dilekçemde bildirdiğim nafakaların da karar bağlanmasını isterim, ben şu anda geçici olarak işte çalışıyorum ayda 400 TL alıyorum buradan ayrılırsam davalıya karşı yoksulluk nafakası davası açacağım çocuk için de ayda 200 TL tedbir ve katılma nafakasının davalıdan alınmasını isterim” şeklinde beyanda bulunmuştur. Feragat şarta bağlı yapılamayacağından ve davacı beyanında nafaka hakkını saklı tuttuğundan, kadının bu beyanı yoksulluk nafakasından feragat olarak nitelendirilemez. Bu durum da, yerel mahkemenin davacı kadının boşanma davasında yoksulluk nafakası isteminin olmadığı yönündeki direnmesi yerinde değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki “nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 3.Aile Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 20.4.2011 gün ve 2011/111 E-2011/425 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 14.11.2011 gün ve 2011/12819 E.-2011/17600 K. sayılı ilamı ile;
( ... Davacı, davalı ile anlaşmalı olarak boşandığını, halihazırda çalışmadığını, geçimi için aylık 600.00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacı ile anlaşmalı olarak boşandığını, davacının boşanma davası sırasında yoksulluk nafakası istediğini, mahkemenin davacının nafaka talebini reddettiğini ve boşanma kararının kesinleştiğini, kesin hüküm sebebiyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı ile davalının anlaşmalı olarak boşandıkları ve anlaşma gereği davacının davalıdan yoksulluk nafakası talebinin olmadığı, bu sebeple boşanma ilamında talebin reddine karar verildiği, kararın kesinleştiğinden bahsedilerek kesin hüküm sebebiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Taraflar, Adana 6. Aile Mahkemesi'nin 29.12.2010 tarih, 2010/1172 E.-1264 K.sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşanmışlar, boşanma ilamı temyiz edilmeksizin 26.1.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma ilamı ile; velayeti davacı anneye bırakılan müşterek çocuk için aylık 200.00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş olup, davacının kendisi için nafaka isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı, boşanma davasının 29.12.2010 tarihli ilk celsesinde, “... dilekçemde bildirdiğim nafakaların da karara bağlanmasını isterim, ben şu anda geçici olarak bir işte çalışıyorum ayda 400.00 TL alıyorum, buradan ayrılırsam davalıya karşı yoksulluk nafakası davası açacağım, çocuk için de ayda 200.00 TL tedbir ve katılma nafakasının davalıdan alınmasını isterim.” şeklinde beyanda bulunmuş, beyanı okunarak imzası altına alınmıştır.
Davadan feragatin usul ve şartları HUMK'nun 91-95 maddelerinde düzenlenmiştir.
HUMK'nun 91.maddesine göre feragat iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir. Aynı Kanunun 93.maddesine göre de feragat beyanı dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat, davaya konu edilen haktan vazgeçmedir. Kural olarak her davadan vazgeçme mümkündür. Vazgeçme sebebiyle davanın reddedilmesi halinde aynı hakka dair yeniden dava açılamaz. Açılan davanın kesin hüküm sebebiyle reddedilmesi gerekir. Dava konusu haktan vazgeçildikten sonra dava derdest iken yeniden aynı konuda dava açılması da mümkün değildir. Davacının davasından feragat etmesinin sonucu bu sebeple önemli olduğundan, davacının beyanından, gerçek amacının açılan davadan feragat etmek olduğunun açıkça anlaşılması gerekir. Davadan feragat ile davaya konu uyuşmazlık esastan sona erdiğinden şarta bağlı feragat geçerli değildir. Yani şarta bağlı feragat ile dava sona ermez. Bu sebeple feragatin kayıtsız şartsız bir irade beyanını ortaya koyması gerekir. ( Prof. Dr. B. Kuru - Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt IV, Sayfa 3549 vd. )
Somut olayda; davacının boşanma davasının 29.12.2010 tarihli celsesindeki sözleri yoksulluk nafakası isteminden feragat niteliğinde sayılamaz. Öyle ise, mahkemece, isteğin esası hakkında toplanacak delillere göre, karar verilmesi gerekirken davacının sözlerine yanlış anlam verilerek, davacının yoksulluk nafakası talebinin olmadığı, bu sebeple boşanma ilamında talebin reddine karar verildiği ve kesin hükmün varlığı sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir... ),
Gerekçesiyle, bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, Özel Daire'ce yukarda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, davacının davalıdan anlaşmalı olarak boşandığı ve anlaşmaları gereği davalıdan yoksulluk nafakası talebinin olmadığı, bu sebeple boşanma ilamında bu talebin reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K.'nun önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadının boşanma davasında yoksulluk nafakası isteminin olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre boşanma dosyasında ki beyanının, boşanma sonrası açtığı yoksulluk nafakası davasında kendisini bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümlenmesinde öncelikle ilke olarak, feragat beyanının nasıl olması gerektiği üzerinde durulmalıdır.
Mülga H.U.M.K.'nun “Feragat ve Kabul” başlıklı Yedinci Faslında yer alan 91.maddesinde; “Feragat, iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir.” şeklinde tanımlanmış; 93.maddesinde “Feragat ve kabul beyanı dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.”; 95.maddesinde ise “Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder.” hükmüne yer verilmiştir.
4.2.2011 tarihinde yayımlanarak 1.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK )'nda ise; “davadan feragat” başlıklı 307/1. Maddesinde; “Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Aynı Kanun'un 309/1. Maddesinde; “Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.”; 311/1. maddesinde ise: “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hallerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Açıklanan bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere;
Dava yoluyla bir hak talebinde bulunulabilmesi için, o hakkın maddi hukuk bakımından mevcut olması gerekir; hiç var olmayan veya başlangıçta var olmakla birlikte feragat sebebiyle bizzat hak sahibi tarafından ortadan kaldırılan ( böylece, borçlu yönünden söndürülen ) bir hak için, usul hukukunun kurum ve kuralları kullanılarak talepte bulunulması mümkün değildir.
Feragat, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Feragatten dönülmesi ve mülga HUMK. nun 83.maddesi ve HMK. nun 176 maddesine göre, ıslah yolu ile feragatin hükümsüz kılınması olanaksız ise de, irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebilir ( HMK. 311/1-2. cümle; Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, Cilt:IV, İstanbul 2001, sahife:3646 vd. )
Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde, feragate konu hak tamamen düşer ve artık bir daha davaya konu yapılamaz ( Postacıoğlu, İ.E.:Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası,İstanbul 1975, sahife:479 ).
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 22.5.1987 gün ve E:1986/4, K:1987/5 Sayılı ilamının gerekçesinde ise, yasaların uygulanmasında, hakların korunması doğrultusunda hareket etme gereği karşısında, açık bir irade beyanı olmadan davadan feragat edildiği sonucunun çıkarılamayacağı kabul edilmiştir.
HMK'nun 309/4 maddesine göre “feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” Aynı ilkeler, H.G.K.'nun 13.4.2005 gün ve E:2005/11-242, K:2005/249; 29.4.2009 gün ve E:2009/13-76, K:2009/120; 29.4.2009 gün ve E:2009/12-112, K:2009/126; 7.1.1970 gün E:1969/2-681, K:1970/11; 13.1.1972 gün ve E:1970/8-773, K:1972/164; 1.11.1978 gün ve E:1977/575, K:1978/906 Sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Öğretide de feragatin; açık ve kesin olması gerektiği belirtilmektedir ( Belgesay, M. Reşit: H.U.M.K. Şerhi, Cilt:I, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No: 78-95,İstanbul 1939, s.254; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I-II, 6.Bası, İstanbul 1997, s.573; Kuru, Baki:age.,s.3593; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11.Bası, Ankara 2011, s.552-553 ).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı kadın, Adana 6. Aile Mahkemesi'nin 2010/1172 E., 2010/1264 K. sayılı boşanma dosyanın 29.12.2010 tarihli celsesinde; “… dilekçemde bildirdiğim nafakaların da karar bağlanmasını isterim, ben şu anda geçici olarak işte çalışıyorum ayda 400 TL alıyorum buradan ayrılırsam davalıya karşı yoksulluk nafakası davası açacağım çocuk için de ayda 200 TL tedbir ve katılma nafakasının davalıdan alınmasını isterim” şeklinde beyanda bulunmuştur. Feragat şarta bağlı yapılamayacağından ve davacı beyanında nafaka hakkını saklı tuttuğundan, kadının bu beyanı yoksulluk nafakasından feragat olarak nitelendirilemez. Bu durum da, yerel mahkemenin davacı kadının boşanma davasında yoksulluk nafakası isteminin olmadığı yönündeki direnmesi yerinde değildir.
H.G.K.ndaki görüşmeler sırasında, anlaşmalı boşanma davalarında tarafların her konuda anlaşmaları gerektiği, tarafların boşanma davasında nafaka konusunda anlaştıkları, artık davacının nafaka istemesinin mümkün olmadığı görüşü dile getirilmiş ise de çoğunluk tarafından bu görüşe iştirak edilmemiştir.
Hal böyle olunca; aynı hususa işaret eden ve H.G.K.'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan sebeplerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının bozma ilamında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının iadesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca karar düzeltme kapalı olmak üzere, 12.06.2013 gün