MARKA HAKKI
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/13243
K. 2014/3679
T. 27.02.2014
* MARKA HAKKI (Bir İşareti İlk Kez Oluşturup Kullanan Kişiye Ait Olduğu - Önceye Dayalı Hak Sahibi Olan Kişi Markanın Tesciline İtiraz Etmemiş Olsa Bile Tescilli Marka Sahibinin Daha Sonra Bu Öncelik Hakkı Bulunan Kişiye Karşı Dava Açarak Onu Bu İşareti Önceki Kapsamıyla Kullanmaktan Men Edemeyeceği)
* MARKADA ÖNCEYE DAYALI HAK SAHİBİ (Markanın Tesciline İtiraz Etmemiş ve Tescil Aleyhine Hükümsüzlük Davası Açmamış Olsa Bile Tescilli Marka Hakkı Sahibinin Bu İşareti Önceden Beri Marka veya Sair Bir Tanıtma İşareti Olarak Kullanan Kişiyi Bu Tanıtma İşaretini Önceki Kapsamıyla Kullanmaktan Men Edemeyeceği)
* MARKAYA TECAVÜZ (İddiasına Dayalı Maddi ve Manevi Tazminat İstemi - Davalının Eskiye Dayalı Kullanım ve Uzun Süreli Sessiz Kalma Nedeniyle Hak Kaybına İlişkin Savunmasının Tartışılması Gerektiği/Tescilli Marka Hakkının Varlığından Bahisle Davanın Kısmen Kabulüne Karar Verilmesi Doğru Görülmediği)
* MARKA TESCİLİ (Önceye Dayalı Hak Sahibi Olan Kişi Markanın Tesciline İtiraz Etmemiş ve Yapılan Tescil Aleyhine Hükümsüzlük Davası Açmamış Olsa Bile Tescilli Marka Sahibinin Daha Sonra Bu Öncelik Hakkı Bulunan Kişiye Karşı Dava Açarak Onu Bu İşareti Kullanmaktan Men Edemeyeceği - Maddi ve Manevi Tazminat)
* MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI (Davacının Markalarına Tecavüz Edildiği İddiasına Dayalı - Davalının Eskiye Dayalı Kullanım ve Uzun Süreli Sessiz Kalma Nedeniyle Hak Kaybına İlişkin Savunmasının Yasal İlkeler Çerçevesinde Tartışılarak Hasıl Olacak Sonuç Çerçevesinde Karar Verilmesi Gerektiği)
KHK-556/m.8/III
ÖZET : Dava, davacının markalarına tecavüz edildiği iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Kural olarak marka hakkı bir işareti ilk kez oluşturup kullanan kişiye aittir. Bu husus, öğretide ve uygulamada gerçek hak sahipliği olarak tanımlanmış olup, 556 sayılı KHK’nin hükümlerinde de aynı ilke yer almıştır. Önceye dayalı hak sahibi olan kişi, markanın tesciline itiraz etmemiş ve yapılan tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile, tescilli marka hakkı sahibi, bu işareti önceden beri marka veya sair bir tanıtma işareti olarak kullanan kişiyi, bu tanıtma işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemez. Diğer bir deyişle; tescilli marka sahibi daha sonra bu öncelik hakkı bulunan kişiye karşı dava açarak onu bu işareti kullanmaktan men edemez. (556 sayılı KHK 8/III.mad.). Bu durumda davalının eskiye dayalı kullanım ve uzun süreli sessiz kalma nedeniyle hak kaybına ilişkin savunmasının belirtilen ilkeler çerçevesinde tartışılarak hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, mahkemece tescilli marka hakkının varlığından bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/04/2013 tarih ve 2011/224-2013/248 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sibel Demir Saldırım tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalının "MANAV PRESTİJ" ibareli markayı tescil ettirmek için marka tescil müracaatında bulunduğunu, müvekkili şirketin itiraz ettiğini, davalının yem emtiasında tescilinin iptal edildiğini, iptal talebine karşı davalı tarafından açılan davanın reddine karar verildiğini, davalının "MANAV PRSTJ" ibareli markayı kullanmaya başladığını, davacının "PRESTİJ" unsurlu markasına benzer olduğunu, müvekkilinin "PRESTİJ" unsurlu markaların hayvan yemi tüketicileri nezdinde tanınan ve tercih edilen marka olduğunu, davalının kullandığı marka ile davacının markasının karıştırılabilecek kadar benzer olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, haksız kazanç sağlamaya çalıştığını, davacının markasının tanınmış marka olduğunu, davalının davaya konu markaları taşıyan ürünleri satışı nedeniyle davacının satışlarında düşme olduğunu, kalitesiz ürünlerle davacının imajının zedelendiğini belirterek, müvekkili firmanın 31. sınıfa giren emtialarda tescilli markalı kod numaralı "PRESTİJ" ibareli markalara davalının vaki tecavüz teşkil eden eylemlerinin önlenmesine, davaya konu olan markaların benzerlerini taşıyan ve davalılar tarafından dağıtılan taklit ürünlerin toplatılmasına, davacının markalarına vaki tecavüz nedeniyle 50.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, "Prestij" kelimesinin tek başına kullanılmadığından karıştırılma durumunun olamayacağını, "Prestij" kelimesinin tek başına bir anlam ifade etmediğini, firma ismi ile birlikte kullanıldığını, davalı şirketin 1998 yılından beri "Prestij" ibaresini kullandığını, talep edilen maddi ve manevi tazminat taleplerinin dayanağının bulunmadığını, ayrıca fahiş olduğunu, farazi bir zarardan bahsettiğini, bu iddiasını destekler hiç bir somut delilinin bulunmadığını, davacının satışlarındaki düşüşün davalı şirketten kaynaklandığına ilişkin dosyada delil bulunmadığını, davacının tüzel kişilik olduğunu ve manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına, toplanan delillere ve düzenlenen bilirkişi raporlarına göre, davalı şirketin ürettiği ve satışa arz ettiği ürünler üzerine davacı adına tescilli bulunan markanın benzerini ambalaj+şekil markası olarak kullanarak 556 sayılı KHK'nın 9/1-b maddesinde belirtilen "tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılmasının yasaklanabileceği" hükmüne aykırı hareket ederek, davacı yanın markadan kaynaklanan haklarına tecavüz ettiği anlaşılmakla davacı yanın markaya tecavüz iddiası ile davalının basiretli tacir gibi hareket edilmemesi sebebiyle TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına uymadığından TTK.’nın 56. ve 57/5. maddesi gereğince de haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddine, davalının kullandığı ''manav prestij, manav prstj'' ile davacının 31. sınıfa giren emtialarda tescilli "prestij'' ibareli markalarına vakii tecavüzünün tespitine ve önlenmesine, davacının davaya konu olan markalarının benzerlerini taşıyan davalı tarafından dağıtılan taklit ürünlerinin toplatılmasına, davacı için 48.165,56 TL maddi tazminatın ve 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin tirajı yüksek gazetede bir kez ilanına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının markalarına tecavüz edildiği iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı uyuşmazlık konusu ibareyi 1998 yılından itibaren markasal olarak kullandığını savunmuş ve bu hususta faturalara dayanmıştır. Kural olarak marka hakkı bir işareti ilk kez oluşturup kullanan kişiye aittir. Bu husus, öğretide ve uygulamada gerçek hak sahipliği olarak tanımlanmış olup, 556 sayılı KHK’nin hükümlerinde de aynı ilke yer almıştır. Önceye dayalı hak sahibi olan kişi, markanın tesciline itiraz etmemiş ve yapılan tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile, tescilli marka hakkı sahibi, bu işareti önceden beri marka veya sair bir tanıtma işareti olarak kullanan kişiyi, bu tanıtma işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemez. Diğer bir deyişle; tescilli marka sahibi daha sonra bu öncelik hakkı bulunan kişiye karşı dava açarak onu bu işareti kullanmaktan men edemez. (556 sayılı KHK 8/III.mad.).(Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, Doç.Dr.Sami KARAHAN. Sayfa.110.vd.)Bu durumda davalının eskiye dayalı kullanım ve uzun süreli sessiz kalma nedeniyle hak kaybına ilişkin savunmasının yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde tartışılarak hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, mahkemece tescilli marka hakkının varlığından bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.